CNN Türk ekranlarında yayınlanan Gündem Özel Programı’nın 24 Eylül tarihli yayınında hasta, hastalık, sağlık ve tedavi kavramlarının yanı sıra; hasta olmadan hastalıkların fark edilmesi ve önlenmesi mümkün mü? Her hastaya aynı tedavi ve ilaç dönemi bitti mi? Kişiye özel tedavi nedir? Nasıl yapılır? Tedaviyi değil, sağlıklı olmayı esas alan yeni yöntemler neler? Psikolojinin hastalıklar üzerindeki etkisi ne? sorularına da yanıt arandı.
Sağlık İletişimi Derneği Başkanı Dr. İbrahim Ersoy, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Uludüz, Fizyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oytun Erbaş, Üsküdar Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Korkut Ulucan ve Lefke Avrupa Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu’nun konuk olduğu programda sağlık çalışanlarının yaşadığı problemler de gündeme geldi.
Hekimlerin branş seçimi sonrası daha çok kendi alanlarına yoğunlaştığını ve diğer branşlarla bütüncül bir tedavi uygulamaktan uzaklaştıklarını dile getiren Yrd. Doç.Dr. Oytun Erbaş,
‘’ Az konu hakkında çok şey bilen uzmanlık alanları sorgulanır hale geldi. Bütüncül bir tıp anlayışı olmalı ve doktorluk anlayışımız Dr.House tipi olmalı. House hastayı her yönüyle ele alıyor. Hastanın nerede yaşadığından sosyal hayatına kadar pek çok noktayı inceliyor.’’ dedi.
Erbaş’ın dile getirdiği bütüncül yaklaşım için doktorların yeterli vaktinin olmadığına dikkat çeken Dr.İbrahim Ersoy, ‘’Hekimlerin sorunlarından biri de MHRS sisteminin de kullanılmaya başlanması ile zaman problemi oldu. Hastalarına sadece 5 dakika ayırabilirken bu bütüncül yaklaşımı uygulamak zor olacaktır. Modern tıbbın problemi insanı bütüncül olarak ele alamaması. Hasta sadece fiziksel olarak değil, psikolojisi, yaşadığı çevre ve sosyal hayatı da göz önüne alınarak tedavi edilmeli. Ancak günümüz hekimlerinin buna ne vakti var ne de hasta-hekim ilişkisi buna izin veriyor’’ şeklinde konuştu.
Sosyal tıp uygulamalarının öneme dikkat çekilen programda, sosyoloji, felsefe ve iletişim gibi sosyal bilimlerin tıp bilimi ile beraber yol alması gerektiği vurgulandı.
‘’SGK hastalık tanımlarına göre ilaç yazmak zorundayız’’
Prof.Dr. Derya Uludüz, ‘’Biz doktorla birbirimizden haberdar olamıyoruz. Aldığımız eğitim çok iyi ama dar alanda sıkışıp kalıyoruz. Bunun bir nedeni hastaya ayıracağımız yeterli vaktin olmaması. Bir diğer neden ise Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)’nun hastalık kodları. Sistemde yer alan hastalık kodlarına göre ilaç yazabiliyorsunuz ve bütüncül yaklaşımda vermeyi planladığınız ilacı hastanıza veremiyorsunuz. ‘’ ifadelerini kullandı.
İnsan genetik bilgisinin çözümlenmesi ile çok sayıda hastalıkla mücadelenin daha kolay hale geleceğini söyleyen Doç.Dr.Ulucan, Hollanda’da yapılan bir çalışma sonrası insan genom bilgisinin kredi kartı benzeri bir kart ile cepte taşınabildiğini ve hastalıkların tedavisinde ilaçların deneme – yanılma şeklinde tedavi edilme oranlarının azaltılabileceğine dikkat çekti.
Hasta rolünün ve tanımı konularına değinen Hablemitoğlu ise, ‘’Hasta rolü sadece mutlak iyileşme çabası değil, hastalıkla yaşama yeteneğidir. Hasta olmak biyolojik ve psikolojik olmanın yanında toplumsal bir roldür. Hastalık kalıpları değiştiği gibi bu da değişiyor. Hasta olmak bireyin zamanını, enerjisini, parasını ve duygularını talep eder ve baskı yaratır.’’ dedi.
Programda, hasta-hekim ilişkisinin artırılmasında sağlık iletişiminin rolü, sağlık okuryazarlığı, alternatif tıp, bilimsel araştırmalarda dikkat edilmesi gereken önemli konu başlıkları, tıbbın şirketleşmesi ve koruyucu sağlık gibi çok sayıda önemli konu başlığı ele alındı.
Hekimlerin branş seçimi sonrası daha çok kendi alanlarına yoğunlaştığını ve diğer branşlarla bütüncül bir tedavi uygulamaktan uzaklaştıklarını dile getiren Yrd. Doç.Dr. Oytun Erbaş,